
Samed Karagöz / Sanat Eleştirmeni
Analiz Yorum
Koronavirüs salgınından dolayı hepimiz mümkün olduğunca evde çok vakit geçiriyoruz. İşe gitmek zorunda olanlarımız bile işten hemen sonra vakit kaybetmeden eve, yani en güvenli mekâna bir an önce dönüyor. Alışkanlıklarımız tamamen değişti. Çok değil, iki ay önce yaşadığımız sosyal hayat bir ütopya kadar uzak görünüyor. İçinde bulunduğumuz bugünler, bu sıkıntılar, bu kapalı kalmalar elbette geçecek ve normal yaşantımıza döneceğiz. Ama döndüğümüzde bizi bekleyenin eski “norm”larımız olacağından şüpheliyim. Yakın zamanda hiçbirimizin gönül rahatlığıyla sosyalleşemeyeceğini, kalabalıklara giremeyeceğimizi, bir konsere veya sinemaya gönül rahatlığıyla gidemeyeceğimizi düşünüyorum. Bu tarz radikal durumlar, bazı konularda var olan değişimin hızlanmasına da neden oluyor. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. İki cihan harbi boyunca sosyal, siyasal, ekonomik hayattaki değişimler, dönüşümler bunun en büyük ispatı. Şüphesiz 2020 yılında yaşadığımız salgın da değişimlere neden olacak.
Evlere kapanmayla birlikte sanata eskisinden çok daha fazla değer verir olduk. Sanat daha görünür oldu. Amerikalı ünlü yazar Stephen King, attığı bir tweetle bunu açık ve net bir biçimde yüzümüze vurdu: “Sanatçıların gereksiz olduğunu düşünüyorsanız karantina sürecini müzik, kitaplar, şiirler, filmler ve resimler olmadan geçirmeyi deneyin!” Çok haklı. Bunlarla ilgilenmeyen insanların evde vakit geçirmeleri onlar için adeta hapis hissiyatında olabilir. Ama tüm bunlara ilgi duyan kişiler için kendilerini geliştirmeleri, kendilerine vakit ayırmaları içinse bulunmaz bir nimet olacaktır.
Sanat dünyası da yaşanan bu salgından hayli etkilendi. Dünyanın en önemli sanat fuarlarından biri olarak gösterilen Art Basel Hong-Kong iptal edildi. Ama oluşturulan sanal fuarla satışlara devam edildi. New York’taki Frieze Fuarı da benzer şekilde online olarak düzenlendi. Dünyanın en önemli sanat etkinliği olarak gösterilen Venedik Bineali ve Venedik Mimarlık Bienali bir yıl ertelendi. Bunun yanı sıra sanatseverler için önemli bir gelişme olarak bütün dünyada birçok müze, galeri, sanat inisiyatifi koleksiyonlarını online erişime açtı. Bu erişim sayesinde sanat eserlerinin gerçek halini değil ama bir ekran vasıtasıyla olan hallerini görmemiz mümkün oldu.
Bu durum da akla şu soruyu getirdi: Bu gelişmeden sonra kim müzelere para verip girer? Dünyanın en bilinen, en popüler, en fazla replikası yapılan, hakkında en fazla makale yazılan sanat eseri Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı. Hepimiz bu eseri biliyoruz ama buna rağmen Louvre Müzesinde yer alan bu eseri görmek için hâlâ kuyruklar var. Bence koleksiyonların erişime açılması müzelere, galerilere olan ilgiyi azaltmayacak. Tam tersine insanlar bildikleri eserleri görmek için buralara salgın sonrası daha fazla ilgi gösterecekler.
Peki sanal olarak eriştiğimiz bu müzeler, koleksiyonlar, eserler gerçeğe ne kadar yakın? Gerçeğe yakın olması şart mı?
Ekran vasıtasıyla bizlere sunulan eserlerin gerçeklikle bir alakası yok. Örneğin bir heykel söz konusu olduğunda bunun yarattığı hacmi de gözlerimizle görmek, kullanılan malzemeyi hissetmek isteriz. Ama bu heykeli bir ekran vasıtasıyla gördüğümüzde tam olarak görmüş sayılmayız. Ya da Vincent Van Gogh’un eserlerini kendi gözlerimizle görmemizle bir ekran vasıtasıyla görmemiz arasında ciddi farklar vardır. Gelişen teknoloji sayesinde fırça darbelerine varana kadar eseri incelemek mümkünken resmi oluşturan en önemli unsuru yani rengi gerçekten görmek mümkün değildir.
Müze ziyaretleri de hiç şüphesiz hayatımızın birçok alanında olacağı gibi salgın sonrasında da farklı bir anlama kavuşacak. Gerçek bir sanatsever, müzede fiziki olarak bulunmanın, sanat eseriyle doğrudan bir etkileşim kurmanın her daim ayırdında olacaktır. Deneyimi yeni bir bakış açısı kazandı mı? Her zaman müzedeki fiziki olarak bulunmanın, sanat yapıtlarıyla etkileşimin, onlarla karşı karşıya olmanın yeri ayrı olacaktır. Sanat yapıtının aurası dediğimiz çarpıcı anın içinde olmak karşılaştırılamaz bir deneyimdir.
Müzelerin, galerilerin daha önce yaptıkları sergileri online olarak erişime açmaları sadece günü kurtarmaya yarar. Bir içeriğin online olarak sunulması tekrardan ibaret olmamalıdır. Çünkü online olarak sunmak için ayrı bir çaba ayrı bir dil gereklidir. Sunulan eserin online olarak sunulacağının baştan planlanması gerekir. Bunu yapabilmek için de bu alanda uzmanlaşmış kişilerin, uzmanların olması gerekli. Küratöryel tecrübesi olan, dijital dönüşümün/değişimin farkında olan bir uzmanlıktan bahsediyorum. Maalesef bu tarz uzmanlar/uzmanlıklar yok denecek kadar az.
Sosyal medya, bir sanat eserinin sunumuna uygun bir mecra değil. Bir sanat eserinin anlamı ve duygusal çağrışımı, duygusal boyutunu sosyal medya ve/veya dijital bir ortamın sunmasına imkân yoktur.
Eser üretilirken bu mecralar için üretilmemişse sosyal medyada ve/veya dijital platformlar reklam ve tanıtım için uygun olabilir. Daha fazlası değil. Salgın öncesinde de zaten bazı müze ve galeri yöneticileri ve küratörler hangi eserin sosyal medyada nasıl daha görünür olabileceğine dair planlar yapıp eserleri buna göre tertip etme ve seçme yoluna gidiyorlardı. Salgın sonrasında da bu sürecin daha hızlı bir şekilde devam edeceğini düşünüyorum.
Bütün bu dijitalleşmenin/sanallaşmanın olumlu neticelerinden biri, sanatın ve sanat ortamının demokratikleşmesi olabilir. Eğer bir sanat profesyoneliyseniz veya ziyaret etmeyi planladığınız bir şehirde hangi müzeleri görebileceğinize dair kafanızda bir netlik yoksa dijitalleşen bu eserler size fikir verebilir. Sanat profesyonelleri de bir sanatçıyla alakalı araştırma yaparken bu dijitalleştirilmiş içeriklere daha kolay başvurur. Böylelikle her bir eserin peşinde daha az vakit harcar ve gerçekten görmesi gerekenleri bizatihi görebilir.
Bir de tabi başlangıç aşamasında olan veya kurumsal galeriler, yapılan arasında kendine yer bulamamış sanatçılar için sosyal medya ve internet son derece faydalı olabilir. Gerçi burada satılanların çok büyük çoğunluğunun sanat eseri olmaktan uzak, dekoratif işler olduğunu belirtmekte fayda var. Bunlar arasında sanat tarihinde bahsi geçebilecek olanlar %0,001 civarında olacaktır.
İçinde bulunduğumuz salgın neticesinde dünya çapında ekonominin 2020 yılında daralacağı neredeyse kesin. Bu daralmadan sanat dünyası hem dolaylı hem de doğrudan etkilenecek. Sanat eseri alan koleksiyonerler; gelirleri azaldığı, gelecekten emin olmadıkları için çok daha az sanat eseri alacaklar. Müzeler de hem ziyaretçilerini kaybettikleri hem de müzelere hamilik yapan iş insanlarının maddi durumunu etkileyeceği için ekonomik olarak büyük sıkıntı yaşayacaklar.
Doğrudan sanat ticareti yapan galeriler ise bu dönemde halkanın en sonunda olmalarından dolayı en büyük etkiyi görecekler.
Amerikan Müzeler Birliğinin açıklamasına göre yalnızca ABD’de müzeler günde 33 milyon dolar kaybediyor. “Sanat için Amerikalılar” adlı kuruluşun araştırmasına göre kâr amacı gütmeyen sanat sektöründe ABD’de 6 Nisan itibarıyla 4.5 milyar dolar olduğu tahmin edilmekte.
Salgın neticesinde sanat dünyası da birçok başka alan gibi şiddetli bir dönüşüm ve tasfiye sürecinden geçecek. Mali gücü kuvvetli olan kurumlar daha rahat ayakta kalacak. Kurumlar yeni iş modelleri aramak, yaptıklarını daha farklı ve etkin ve yeni “norm”lara uygun olarak sürdürmek durumunda kalacaklar.
Salgın sonrası sanat izleyicileri yavaşa yavaş tekrar müzeleri, galerileri ziyaret etmeye başlayacak ama hiçbir şey asla eskisi gibi olmayacak.
Sanal Müze Rehberi – Seçmeler
Sanal müzelerle alakalı birçok yerde birçok liste var. Ben de hem Türkiye’den hem de dünyadan dikkat çekici bazı örnekleri bir araya getirdim:
Kültür ve Turizm Bakanlığı
Aralarında Türkiye’nin en fazla ziyaret edilen Ayasofya ve Topkapı Sarayı Müzelerinin de yer aldığı birçok müzeye Kültür ve Turizm Bakanlığının web sitesi üzerinden ulaşmak mümkün.
- Anadolu Medeniyetler Müzesi
- Ankara Resim ve Heykel Müzesi
- Antalya Müzesi
- Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi
- Konya Mevlâna Müzesi
- Dolmabahçe Sarayı
- Zeugma Mozaik Müzesi
- Efes Müzesi
- Göbeklitepe Ören yeri
gibi ülkemizin en önemli müze ve ören yerleri erişime sunuluyor. Özenle hazırlanan arayüz sayesinde eserler ve ören yerleri hakkında detaylı bilgi almak mümkün.
İstanbul Modern
İstanbul’un ve Türkiye’nin ilk modern sanatlar müzesi İstanbul Modern, eski mekânında yer alan “Sanatçı ve Zamanı” başlıklı sergisini sanal tur olarak sanatseverlere sunuyor. Bu sanal turda aynı zamanda müzenin koleksiyonunda yer alan eserler de yer alıyor. Esere geldiğinizde gayet özenli hazırlanmış metinlerle detaylı bilgi edinme imkânına sahip oluyorsunuz. Böylelikle normal zamanda bir müze ziyaretinde edinebileceğinizden çok daha fazla bilgi edinme imkânına erişebiliyorsunuz.
Sakıp Sabancı Müzesi
Sabancı Müzesi, dijital sergiler için ayrı bir site üzerinden sanatseverle bir araya geliyor. digitalsmm.org adresinden ulaşabileceğiniz sanal turda karşınıza seçenekler çıkıyor. Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu, Resim Koleksiyonu, Emirgan Arşivi, Abidin Dino Arşivi ve Süreli Sergi İçerikleri.
Her sekmede karşınıza özenle hazırlanmış detaylı bilgilerin yer aldığı sayfalar çıkıyor. Müzenin 2002 yılından beri açılan sergilerinin tamamı yer almamakla birlikte sürekli olarak güncellemelerin, eklemelerin yapıldığını belirtmem gerek.
Yapı Kredi Sanal Müze
Yapı Kredi de yapikredisanalmuze.com adresinde sanatseverle bir araya geliyor. Üç ana bölümden oluşan sanal müzede; bankanın tarihi, Atatürklü Yıllar ve Eski İstanbul Fotoğrafları ile sikke koleksiyonları yer alıyor. Türkiye’nin en önemli sanat koleksiyonlarından birine sahip olan bankanın yakın zamanda bu koleksiyonunu da sanatseverlerin erişimine açmasını bekliyorum.
Arkas Sanat Merkezi
İzmir’de bulunan Arkas Sanat Merkezi de şimdiye kadar düzenlediği tüm sergileri sanal müze aracılığıyla sanatseverlerle buluşturuyor. Geçtiğimiz yıl büyük beğeni toplayan, önünde uzun kuyruklar oluşan ve farklı şehirlerden de insanların rağbet gösterdiği Picasso sergisi de dahil olmak üzere 1001 Gece, Victor Vasarely, Hoca Ali Rıza, Asker Ressamlar, Ahmet Ertuğ’un muhteşem kütüphane ve opera binaları fotoğraflarından oluşan Sessizliğin Yankısı ve Arkas Koleksiyonu’ndan Post-Empresyonizm sergileri öne çıkıyor.
Pera Müzesi
Pera Müzesi, Google Arts&Culture ile yaptığı iş birliği ile sanal sergilerini bu site üzerinden sanatseverlere sunuyor. Daha önce düzenlenmiş sergilerden bazılarına dair sanatçılarla yapılmış röportajlar sayesinde eserleri anlamak daha kolaylaşıyor. Ayrıca Google Arts&Culture üzerinden müzenin daimî koleksiyonlarına erişim de mümkün. Müzenin web sitesinden geçmiş sergilerin bir kısmının kataloglarına ücretsiz olarak erişebilmek, artık baskısı olmayan ve/veya pahalı oldukları için alınamayan kataloglardaki metinleri okumak, görsellere erişmek için bulunmaz bir nimet.
Merkez Bankası
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da sanalmuze.tcmb.gov.tr adresi üzerinden koleksiyonlarını ilgilisine sunuyor. Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi paralarının tamamının yer aldığı sanal müzede, TCMB Sanat Koleksiyonu’nun maalesef bir kısmına yer verilmiş. Yakın zamanda koleksiyonun tamamının erişime açılacağını umuyorum. Ayrıca Amasya Tamimi’nin 100. yılı münasebetiyle Amasya’da açılan Modernin Dili başlıklı sergiyi ziyaret etmek de mümkün.
Google Art&Culture
Dünyanın teknoloi devlerinden ve en büyük arama motoru Google’ın sunduğu bu hizmet adeta uçsuz bucaksız bir derya. İçine girdiğinizde yolunuzu kaybetmeniz olası. Google hesabınızla giriş yaptığınızda kendi müzenizi, kendi galerinizi oluşturmaya imkân vermesi en büyük artılarından. Böylelikle tekrar görmek istediğiniz eserleri bir arada bulabiliyorsunuz. Temalara, sanatçılara, sanat akımlarına, ülkelere, zaman dilimlerine, şehirlere göre çok farklı şekillerde sıralamalar yapabileceğiniz portalda 80 ülkeden 2000’den fazla koleksiyon bir arada. Bunların içinden en dikkat çekenler:
- Louvre
- The Metropolitan Museum of Art (Met)
- Guggenheim Bilbao
- Van Gogh Museum
- Museum of Modern Art (MoMA)
- Uffizi Gallery
- Rijksmuseum
- National Gallery of Art, Washington DC
- Musée d’Orsay
- The State Hermitage Museum
- Kunsthistroisches Museum Wien
- The State Tretyakov Gallery
- Solomon R. Guggenheim Museum and Foundation
- Tate
- The British Museum
- Los Angeles County Museum of Art (LACMA)
Google Arts&Culture projesinde yer alan her bir koleksiyonda saatlerce vakit geçirmek mümkün. Bir teknoloji devi tarafından oluşturulduğu için de bazı eserleri normal gözle görmeyeceğiniz detaylara varana kadar incelemeniz mümkün.