
Ersin DİKER / Akademisyen / Gümüşhane Üniversitesi
Analiz / Yorum
İlk olarak 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde görülen Kovid-19 (Yeni tip koronavirüs), günümüzde 200’den fazla ülke ve bölgeye yayılarak salgın haline gelmiştir. Koronavirüse ilişkin verilerin gerçek zamanlı olarak derlendiği internet sitesi “Worldometer”a göre (https://www.worldometers.info/coronavirus/) salgında, bugüne kadar (Mayıs, 2020) 4,8 milyondan fazla teyit edilmiş vaka ve 320 binden fazla ölüm görülmüştür. Küresel çapta sosyal krize ve ekonomik durgunluğa neden olan Kovid -19 salgını, sosyal medyada hızlıca gündemin en çok konuşulan konusu olmuştur.
Sosyal CRM ve sosyal veri analizi şirketi Adba Analytics ve The Brand Age dergisinin 21 Ocak-11 Mart 2020 tarihlerini baz alarak birlikte hazırladığı sosyal medya kullanıcılarının Kovid -19 salgını ile ilgili paylaşımlarını ve konuşmalarını analiz ettiği rapora göre (https://www.thebrandage.com/koronavirus-sosyal-medyaya-nasil-yansidi-10410); dünya genelinde sosyal medya kullanıcılarının yapmış olduğu paylaşımların sayısının 275 milyonun üzerine çıktığı görülmüştür. Araştırmanın yapıldığı tarihte en çok paylaşım sırasıyla Japonya, Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Kore’den yapılmıştır. Paylaşım oranlarına göre ülke sıralaması şu şekildedir: Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Kore, Britanya, Fransa, Brezilya, Çin, Malezya, Tayvan, İtalya ve Türkiye. Paylaşım oranı bakımından Türkiye, 10. Sırada yer alırken Türkiye’de ilk vakanın açıklandığı 11 Mart 2020 tarihinde 747 bin 862 paylaşım yapılmıştır. Küresel anlamda sosyal medyada öne çıkan konulardan bazıları; hastalıktan korunmak için neler yapılabileceği, hastalığın insan hayatını nasıl etkilediği ve hastalıktan kaynaklanan çaresizlikler, salgın yüzünden havayollarının hizmeti kesmesi, okulların kapatılması ve insanların market stoklarını tüketmesi olarak tespit edilmiştir. Türkiye’de ise sosyal medya paylaşımlarında öne çıkan bazı konular; Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 11 Mart akşamı ilk vakanın görüldüğünün tespit edildiğini açıklamasından sonra duyulan endişe ve panik, okulların ve üniversitelerin tatil edilmesi gerektiği ve insanların toplu taşıma araçlarından kaçınarak kendi araçlarının kullanmaya başlaması üzerine artan trafik konularıdır.
Küresel salgınla insanlar zorunlu olarak kendilerini sosyal yaşamdan izole etmiş ve dünyanın birçok ülkesinde kısmi karantina uygulamaları da başlamıştır. Bu süreçte okulların ve üniversitelerin kapanmasıyla uzaktan eğitim uygulamaları başlatılmış ve insanların zorunlu olmadıkça evlerinden çıkmamaları gerektiği vurgulanmıştır. Böylece insanlar, salgın tehlikesinden korunmak ve salgının yayılımını önlemek için evlerine kapanarak sosyal izolasyon başlatmıştır. İşte bu noktada insanlar, kullanımı oldukça yaygın olan sosyal medya araçlarıyla aralarına sosyal mesafe koy(a)mamış, bir nevi “zorunlu” olarak sosyal medya araçlarını kullanmaya yönelmişlerdir. Aslında sadece sosyal medya araçlarının değil; bilgisayar, internet, cep telefonu ve isteğe bağlı dijital yayıncılık platformları gibi diğer iletişim araçlarının kullanımı da bu dönemde oldukça artmıştır.
Aynı zamanda bu dönemde, çevrim içi toplantılar, video konferans ve sohbet yapma imkânı sağlayan birçok araç da giderek daha popüler hale gelmiştir. Bunların başında ise görüntülü iletişim ve video konferans uygulaması Zoom gelmektedir. Zoom’un kullanıcı sayısı neredeyse yüzde 50 artmış ve Zoom, dünyada 300 milyon aboneye ulaşmıştır (https://www.ntv.com.tr/teknoloji/corona-virus-etkisi-zoomun-kullanici-sayisi-yuzde-50-artti,ohwhBjl3bUugaXg6e6zbLA). Bu araçların popüler olmasıyla dünyanın en çok kullanıcı sayısına sahip olan sosyal ağ mecrası Facebook da “Messenger Rooms” uygulamasını başlatmış, bir diğer sosyal medya uygulaması olan Google da daha önce ücretli olan “Google Meet” uygulamasını kullanıcıların ücretsiz olarak kullanabileceğini duyurmuştur. Böylece, salgın sürecinde evinden çalışan ya da eğitim gören milyonlarca kişi bu platformları kullanma imkânına sahip olmuştur.
Alışveriş merkezlerine gitmek, arkadaşlarımızla veya sevdiklerimizle bir araya gelmek, kültür ve sanat etkinliklerine katılmak, spor organizasyonlarını yerinde izlemek, çalışma hayatımızdaki ofislerimiz ve eğitim hayatındaki sınıflarımız yerine daha çok evde vakit geçirdiğimiz bu salgın sürecinde, medya tüketim alışkanlıklarında da birtakım değişikliklerin meydana gelmesi doğaldır. İnsanların günlük ve iş yaşamlarının çoğu çevrim içi hale geldiğinden sosyal medya, bir araya gelmede veya bağlantı kurmada önemli bir araç haline gelmiştir. Konu itibarıyla değişen sosyal medya tüketim alışkanlıklarına bakıldığında ise çeşitli araştırmalar, Kovid-19 boyunca sosyal medya kullanım süresinin salgın öncesi döneme göre dikkat çekici bir şekilde arttığını göstermektedir.
Sosyal medya kullanımı ile ilgili önemli istatistiki bilgiler paylaşan SocialBakers’ın “State of Social Media Report: The Impact of KOVİD-19” başlıklı raporuna göre 1 Şubat-21 Mart 2020 tarihleri arasında Facebook ve Instagram’daki paylaşımlarda en çok kullanılan hashtagler aşağıdaki tabloda gösterilmektedir. Tabloya göre Facebook ve Instagram’da Kovid-19 salgını ile ilgili yapılan paylaşımlarda en çok kullanılan 6 hashtag aynıdır. #Coronavirus, #Kovid19, #Kovid_19, #corona, #staysafe ve #Kovid sırasıyla en çok kullanılan hashtaglerdir.
Tablo 1. KOVİD-19 İle İlgili Instagram ve Facebook’ta En Çok Kullanılan Hashtagler
INSTAGRAM FACEBOOK
Kaynak: https://www.socialbakers.com/blog/KOVİD-19-impact-social-media, Erişim Tarihi: 02.05.2020.
Dünya genelinde sosyal medya kullanımı ile ilgili önemli istatistikler paylaşan We Are Social’ın raporuna göre evde kalınan Kovid-19 salgını döneminde en çok Facebook, YouTube ve WhatsApp kullanılmıştır. Ocak-Nisan aylarını kapsayan raporda, Facebook 2,5 milyar aktif kullanıcıya sahipken YouTube ve WhatsApp 2 milyar kullanıcıya ulaşmıştır. WeChat 1 milyar kullanıcıya, giderek popülerliği artan TikTok’un ise 800 milyon kullanıcıya ulaştığı belirtilmektedir. Türkiye, Instagram ve Twitter’daki kullanıcı sayısı açısından dünyada ilk 10 ülke arasında yer almaktadır. Türkiye’deki Instagram kullanıcı sayısı 39 milyondur. Twitter kullanıcı sayısı ise 13,6 milyona ulaşmıştır. Raporda, Türkiye’nin dünyada en çok Twitter kullanıcısına sahip olan ülkeler sıralamasında 7. sırada olduğu görülmektedir (https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler /koranavirus-gunlerinde-en-cok-facebook-youtube-ve-whatsapp-tercih-edildi/)
Türkiye’de de salgın döneminde araştırmalar yapılmıştır. Anadolu Üniversitesi Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (SODİGEM), Türkiye’de 73 ilden 1293 kişinin katılımıyla bir anket yapmıştır. Ankete göre, dijital alışkanlıklarda artış yaşandığı belirtilmiştir. Bireylerin dijital ortamda ve cep telefonlarıyla geçirdikleri süre büyük oranda artmış, araştırmaya katılanların yüze 70’i bilgisayar kullanımının, yüzde 80’i de cep telefonu kullanım sürelerinin arttığını belirtmişlerdir. Evde bulunulan süre boyunca cep telefonu kullanımı kadınlarda yüzde 42,7 oranında artmışken erkeklerde ise yüzde 52,8 artış göstermiştir. Ayrıca araştırmada, görüntülü konuşma ve video konferans uygulamalarını kullanma sıklığının da yüzde 78 arttığı belirtilmiştir. (https://www.aa.com.tr/tr/yasam/kovid-19-doneminde-bireylerin-cep-telefonlariyla-gecirdikleri-sure-buyuk-oranda-artti/1840489)
Kovid-19 salgını yeni kavramların doğuşuna da neden olmuştur. Bunlardan biri de “İnfodemi” kavramıdır. İnfodemi, “Salgınla ilgili, özellikle internet ve sosyal medya ortamında aşırı ve asılsız bir şekilde paylaşılan ve dolaşıma sokulan içeriklerden dolayı bilgi kirliliğinin yaşanması ve insanların doğru bilgiyi bulmakta zorlandıkları durum” olarak tanımlanmaktadır. Bu durum aynı zamanda salgınla mücadeleyi de zayıflatmaktadır. Bu tarz paylaşımlar insanları korku ve paniğe sürüklemektedir. Maalesef sosyal medyada yalan, gerçek dışı ve sahte içeriklerle kişilerin davranışları ve kanaatleri kolayca maniple edilebilmektedir. Bu gerçek dışı bilgiler, salgından daha hızlı yayılmaktadır. Salgın döneminde, sahte veya yalan bilgilerin internet ve sosyal medya ortamında kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde hızlı ve kolay bir şekilde dolaşıma sokulduğu görülmektedir. Kötü niyetli kişiler tarafından insanlarda korku ve panik havası oluşturmak, güvensiz bir ortam yaratmak amacıyla asılsız ve gerçek dışı bilgiler içeren paylaşımlar yapılmaktadır. Sosyal medyadaki bu tür içeriklerin meydana getireceği olumsuz durumlardan veya zararlardan korunmak için kaynağın güvenilir olması ve bilginin teyit edilmesi önemlidir. Bu bağlamda kaynağı güvenilir olmayan ve teyit edilmeyen bilgileri internet ve sosyal medya ortamında paylaşmamak, yorum yapmamak ve beğenmemek gerekmektedir. Sosyal medyadaki Kovid-19 salgınıyla ilgili bilgi kirliliğinin önüne geçmek için Facebook, WhatsApp ve Twitter harekete geçmiştir. Facebook, Kovid-19 ile ilgili güncel bilgileri ve haberleri paylaşan “Koronavirüs (KOVİD-19) Bilgi Merkezi”ni” hayata geçirmiştir. WhatsApp, toplu içerik paylaşımına kısıtlama getirmiş, sistem tarafından sıkça paylaşıldığı saptanan bir mesajın en fazla bir kişi veya gruba gönderilmesine izin vermiştir. Twitter da Türkiye’deki resmi makamlardan ve medya kuruluşlarından açıklanan koronavirüsüyle ilgili anlık gelişmeleri paylaşan bir uygulama geliştirmiştir.
Sosyal medya, günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve iletişim biçimlerimizi de etkilemiştir. Kovid-19 salgınında sosyal medyada geçirilen sürenin artması, birtakım endişeleri de (ekran bağımlığı, sosyal medya bağımlılığı, oyun bağımlığı, stres, depresyon, yalnızlık ve asosyal kişilik gibi psikolojik sorunların yanı sıra, fiziksel rahatsızlıklar da görülebilmekte) beraberinde getirmektedir. Öte yandan salgın sürecinde insanların bilgi almak, eğitim ve iş hayatındaki çalışmaları devam ettirmek, zaman geçirmek, boş zaman değerlendirmek, iletişime geçmek, alışveriş yapmak, film, dizi izlemek, sanal ve çevrim içi toplantılar düzenlemek gibi etkinliklerden dolayı sosyal medyada var olması da bir zorunluluk olarak değerlendirilebilir.
İnsanlar sosyalleşmek adına sosyal medya araçlarında daha fazla görünür olmaya başlamıştır. Sonuç olarak Kovid-19 salgınındaki izolasyon süreci ve aramıza koyduğumuz sosyal mesafe, sosyal medyada dijital yakınlık olarak yerini almıştır. Sosyal medya kullanım süresi dikkat çekici şekilde artmıştır. Dijital teknolojilerin yaygınlaşmasıyla sosyal medyanın insanları tahakküm altına almasına getirilen eleştiriler, salgın döneminde insanların sosyal medyada gönüllü veya zorunlu olarak var olmasıyla tartışılır hale gelmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar:
https://www.socialbakers.com/blog/KOVİD-19-impact-social-media, Erişim Tarihi: 02.05.2020.
https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/koranavirus-gunlerinde-en-cok-facebook-youtube-ve-whatsapp-tercih-edildi/ Erişim Tarihi: (07.05.2020).
https://www.thebrandage.com/koronavirus-sosyal-medyaya-nasil-yansidi-10410 (18.05.2020).
https://www.ntv.com.tr/teknoloji/corona-virus-etkisi-zoomun-kullanici-sayisi-yuzde-50- artti,ohwhBjl3bUugaXg6e6zbLA (Erişim Tarihi: 18.05.2020)
https://www.worldometers.info/coronavirus/ Erişim Tarihi: (19.05.2020)
https://www.aa.com.tr/tr/yasam/kovid-19-doneminde-bireylerin-cep-telefonlariyla-gecirdikleri-sure-buyuk-oranda-artti/1840489 Erişim Tarihi: (20.05.2020).